6 Nisan 2013 Cumartesi

Kahvaltı Bilmecesi!

Her ne kadar bu blog içerisinde bol bol restaurant tavsiyelerine yer vermiş olsam da, kalhvatı konusunu ayrıca ele almak istedim. Biz Türklerin özellikle yurtdışı seyahatlerinde yemek konusunda yaşadıkları sıkıntılardan biri damak tadımıza uygun bir kahvaltı bulamamaktır.  Gunun bu ilk ogununde bizim kadar doyurucu menüler tercih eden bir millet daha var o da Amerikalılar! Dünya mutfağına kahvaltı menüleri konusunda çok büyük katkıları olduğunu söyleyebilirim. Tabiki her öğünde olduğu gibi kahvaltıda da önünüze çok büyük porsiyonlar gelir. Omletler, pancakeler bageller her nekadar bizdeki serpme kahvaltıları anımsatmasa da, sabahları bir dilim ekmek üzerine tereyağı sürüp yiyen çoğu İskandinav ve Avrupa ülkesine kıyasla haylı cezbedicidir.

İngiltere'deki kahvaltı kültüründen bahsetmek gerekirse, evet meşhur 'English Breakfast' var. Ama onu artık kendileri bile çok tercih etmiyorlar. Çünkü tabakta gördüğünüz herşey kızartma şeklinde pişirilmiş ve çok yağlı. Okuldaki hocalarımdan biri -erkek ve sanırım 60 kg. falandı- English Breakfast'ı sadece akşamdan kalma olduklarında tercih ettiklerini söylemişti. Onun haricinde yulaf ezmesi ve cornflakes ile yoğurlu yedikleri granola haftaiçi kahvaltılarındaki 'sağlıklı' seçenekler.

Ama gelin görün ki cumartesi-pazar günlerinde birçok mekan sabah kahvaltıları için dolup taşmakta. Menülere gelince biraz Amerikan biraz Fransız etkisiyle doyurucu ve lezzetli birşeyler yemek mümkün.

İşte size birkaç mekan tavsiyesi;

Granger & Co
http://www.grangerandco.com/

Mekan yeri dolayısıyla geziniz esnasında kolaylıkla uğrayabileceğiniz bir bölge olan Notting Hill'de. Hem Portobello'ya çok yakın hem de oranın kalabalığından uzak. Ama bu cümle sizi yanıltmasın, içerisi asla boş değil ve kapıda hep bir kuyruk var. Erken gitmenizi tavsiye ederim. Mekan Avusturalya orjinli ama menüde onlara özgü pek birşey var diyemem. Omletler ve pancakeler seçenekler arasında en çok tercih edilenleri. Ben çırpılmış omletle Avocado Salsa aldım. Gayet doyurucu ve lezzetliydi. Pancakeleri bizim alışık olduğumuz incelikte değil ama onun da alıcısı çoktu. Kötü olduğunu sanmam. Ortam olarak bana herşeyin açık tonlarda, sadece ve aydınlık şekilde döşendiği havalı Fransız restaurantlarını hatırlatsa da hesap geldiğinde can yakmıyor. Tek uyarı; kapıda bazen düzensiz bir kuyruk olabildiği için kendinizi unutturmayın. Kafaları bir parça dağınık!


Bill's

http://www.bills-website.co.uk/
Uzun uzun anlatmaya gerek olmayan benim Londra'da en bayıldığım mekanlardan biri. Özellikle Islington'dakini çok seviyorum. Içerisinin ambiyansı, garsonların güler yüzü ve etrafınızı saran mutfak malzemeleriyle kendinizi evde gibi hissettiriyor. Menüdeki herşey gayet lezzetli. Zaten üç aşağı beş yukarı heryerde aynı menüler var; omletler pancakeler ve kruvasan.







La Pain Quotidien
http://www.lepainquotidien.co.uk/
Bu mekanı duymuş olabileceğinizi tahmin ediyorum. Çünkü birçok ülkede var, Türkiye'de de İstanbulda' birkaç şubesi vardı. Burası aslında Fransız fırını olarak dizayn edilmiş bir menüye ve ambiyansa sahip. Özellikle ekmeklerini çok önemsiyorlar. Kendilerine ait tariflerle yaptıkları reçel ve 'nutella' ları (bitter,sütlü ve beyaz) gayet başarılı. Bu nedenle eğer onları denemek isterseniz size koca bir ekmek sepetiyle servis ediyorlar. Bence kahvaltı için güzel ve doyurucu seçeneklerden biri.



Giraffe ve My Old Dutch'dan restaurantlar kısmında bahsetmiştim. Her ikisi de doyurcu ve güzeldir. Tavsiye ederim özellikle My Old Dutch krep sevenler için süper ötesidir. Sonrasında 4-5 saat acıkmamanız garanti, yorucu bir gün için güzel bir başlangıç.

Bir Türlü İçeri Giremediğim Mekan: The Breakfast Club!
http://www.thebreakfastclubcafes.com/
Islington'ın en güzel yerinde konumlanmış bu mekana defalarca denememize rağmen bir türlü önündeki kuyruğu aşıp da girebilmek kısmet olmadı. Cumartesi-Pazar günleri sokağa taşan kuyruk bende bitmeyen bir merak uyandırsa da hiçbirzaman o kadar bekleyecek sabrım olmadı malesef. Herzaman inandığım ve tecrübelerimle pekiştirdiğim gibi, bir mekanın önünde bu şekilde bir kuyruk varsa içeride kötü birşey yemezsiniz. Ben gidemedim, ama siz gidin. Sonra da Islington'un daracaık sokaklarında dolaşıp sokak tezgahlarındaki ikinci el ıvır zıvıra göz atarak dolaşın. Eğer o ufak bölgede dolaşır da geçerseniz bir yüncü var , girip fiyatlara bir bakın. Hayatımda gördüğüm en pahalı yün yumaklarını satıyorlar.


Caravan
http://www.caravankingscross.co.uk/


Bence  Londra'daki enfes ve degisik kahvalti mekanlarindan birisi! Mekan Kings Cross istasyonuna cok yakin ve aslinda sadece kahvalti icin degil gunun her saati lezzetli yemekler sunuyor. Icerisi daha cok koskoca bir hangari andiriyor. Her nekadar genis bir mekan olsa da kapisindan kuyruk eksik olmuyor. Kahveleri inanilmaz lezzetli. Zaten mekani bulmamiz da Time Out dergisindeki en iyi kahve veren mekanlari basligi altinda adinin gecmesi sayesinde oldu. Ben menuden patlican ezmeli, yogurtlu sumakli ve yumurtali bir  tabak sectim. Acikcasi biz Turklere ozgu bu kadar unsuru tasiyan bir kahvalti tabagi kendi kendime, neden bizim de boyle yaratici yemekler yaratmadigimiz sorusunu getirdi aklima.
Ama esas Four Square de favori olan yemeklerden biri sevgilimin yedigi 'salt beef buble' idi. Her ikisi de cok lezzetliydi. Benimki biraz patlican begendiyi animsatiyordu.
Kahve olarak da filtre kahve sevenlere muhakkak buradaki filtre kahveyi denemelerini tavsiye ederim. Mekanin klasigi Latte idi. 


Her guzel sey gibi  yemekler bitince hesap odeme zamani geldi. Bir fikir olmasi icin buyrun size adisyonumuz ve menuden bir parca.