8 Mart 2019 Cuma

Nerede Yanlış Yapıyorum?





Kendimi tanımam yaklaşık kırk yılımı aldı.
Kimseyi tanımam bu kadar uzun zamanımı almamıştı.
Tam 39 yıllık bir emekten sonra artık kendimi "defo"larımla tanıyorum. Keşke şunu yapsam dediğim işlerin bana uygun olmadığını, yapmaktan en çok şikayet ettiğim, sıkıldığım şeyin aslında bana en uygun olan olduğunu "artık" biliyorum.
Birşeylere başlayıp yarım bıraktığımda, devam etmeyi gereksiz bulduğumda "benim sorunum ne?", "neden böyleyim?" diye sormuyorum artık. Sorun bende değil o yapmakta olduğum şeyde aslında. Bu bir genetik kodlama. Belki de bir his. Başarısızlık yada sonuçsuzluk sezgisi bana "vazgeç o işten" diyor. Ben yıllarca bunu "maymun iştahlılık" olarak okudum.

Bazı işleri isteseniz de yapamadığınızda, kalıbınıza olmayan giysilerin içinde rahat etmeye çalıştığınızda aslında olduğunuz noktayı doğru analiz etmeniz gerekiyor. Kendinizi aynanın karşısındaymış gibi izleyip gerçekten "görmelisiniz". Eksikliklerinize odaklanmayıp gerçekte olanı görebildiğinizde hiçbirşey eskisi kadar olumsuz gelmeyecek. Ve bir noktadan sonra size uygun kalıbı da bileceksiniz, çok çalışırsanız yapabileceklerinizin, sınırlarınızın ve başarılarınızın farkında olacak ve asla yapmaktan keyif duymayacağınız şeyleri de adınız gibi bileceksiniz. Onların peşinden koşmanın, onları yapamamanın verdiği üzüntünün değil onların size uygun olmadıklarının farkında olacaksınız.

Ve önünüze geleni kendi perspektifinizle değerlendireceksiniz. Tabi ki hayatınızın gerçeklerine de vakıf olarak.

Çok güzel makyaj yaparım ama bu iyi bir makyöz olacağımı göstermez. Yemek yapmayı severim ama bu bir restoran açmalıyım demek değil. İnsanlarla çabuk kaynaşırım ama bu onlara bilmedikleri ürünler tanıtıp satabileceğim anlamına gelmiyor. Ve tüm bunların yanında çok iyi yaptığım birçok şey var. Diğerlerini yapamadığım için mutsuz olmama gerek yok yapabildiğim şeylere odaklandığımda kendimi daha mutlu hissedebilir ve başarılı olabilirim.



Dışardan göründüklerinin aksine birçok işin tahmin edilmesi zor bazı zorlukları vardır. Bazı işlerin iyi bir satış kabiliyeti, bazılarında sabır, kimindeyse inatçı olmak gerekebilir. O zorluklar o kalıba uygun olan insanlar için sadece üzerinde çaba gösterilip başarılacak hedeflerken bazıları için aşılması güç, stres kaynağı ve sürdürülmesi imkansız bir tempodur. Hangisinin benim için ne anlama geldiğini çözebildiğimde deneme-yanılmalarım azalmaya başlayacaktır. Bu çözümü kolaylaştıracak şeylerden birisi kendimi tanımam ise diğeri de çevreden gelen yada gelmediği halde benim kuruntum olan yorumları görmememdir.

40 yaşa 1 yıl kala belki de hayatımda en önemli temel taşlarından birini heybeme attım ilerliyorum. Belki bazen unutacağım belki kaybolacağım ama kafam karıştığında dönüp açıp bu yazdıklarımı yeniden okuyacak ve bu yazının başlığındaki sorunun cevabını bulacağım...





7 Mart 2019 Perşembe

Bir Ben var Benden Öte



Meğer 9-6 çalışma bağımlılığı diye birşey varmış. Nasıl mıdır?

Çalışmayı bıraktığında bünyede anlam veremediğin sıkıntılar peyda oluyor. Sürekli "yahu bugün birşeyler yapmalıyım ama ne?" hissi, sabah kalkarken o gün yapman gereken birşeyler var da hatırlamıyormuşsun gerginliği, kendine yapacak önemli işler arama, kimseyi görmeyecek dahi olsan makyaj yapıp giyinme, evden çıkmayacak dahi olsan uyanır uyanmaz üzerinden pijamaları çıkartma gibi... Ve birgün bir de bakıyorsun işe gitmediği halde traş olup takım elbisesini giyen emekli amcalara benzemişsin.

 İlk işe girdiğimde 18 yaşındaydım. Bir yaz tatilinde Marmaris'te bir gümüşçüde çalışmıştım. Yalan olmasın ilk başta orada çalışan aslında arkadaşımdı. Yanında çalışan kız işten ayrıldığında arkadaşıma yardım etmeye o kadar gönüllüydüm ki her sabah dükkanı birlikte açıyor kapanana kadar kalıyordum ve birkaç hafta sonra mecburen beni de işe almıştı. Ertesi yaz ise -üniversite ikinci sınıftayken- ilk  kurumsal firma deneyimi ile gerçek iş hayatına atıldım. Ve sonrasındaki 12 sene İstanbul'da sonra Londra'ya taşınınca orada çalışmaya devam ettim. 

Ve şimdi yaşadığım bu küçücük adada çalışmıyor olmanın keyfini sürmem gerekirken sürekli beni dürten ikinci kendimle uğraşıyorum. Alıştığım rutinlerime, bilgisayar başında oturduğum saatlerime dönmek istiyor ama bunu yapamayacak olma gerçeğiyle yeniden kendimi birşeyler üretmek için yollar ararken buluyorum. Üstelik bulsam yapacak boş vaktim de yok! Yarım gün okula giden dört yaşında bir evlat, ev işleri, market alışverişleri tüm günümü dolduruyor. Bazen evden sadece onu okula bırakıp almak için çıktığım halde kolumdaki adım ölçere göre onbin adım atmış oluyorum. Ama ikinci bana sorsan, işe gitmiyorsam sanki hiçbirşey yapmıyormuşum gibi geliyor... 


Geçen gün burada tanıştığım birisi bana bir ofiste oturarak çalışmanın ona çok sıkıcı geldiğini, çok kısa bir süre masa başı iş yaptığını ve birdaha o şekilde çalışmayı düşünmediğini söyledi. Onu tersine ikna edebilecek, dişe dokunur bir cümle gelmedi aklıma. Sahi cazip olan nesi var bu ofiste oturup çalışmanın? Eğer alternatifine alışabilirseniz hiç! Senelerce çalışıp sonra da evde oturan birsürü insan tanıyorum. Benim gibi özlem çekmeyenleri de hatırı sayılır miktarda. Peki bendeki sorun nedir? Neden hep kendimi birşeyler yapmak için zorluyorum? Arada kazara aklıma bir fikir gelir de ya evden şöyle bir iş yapsam nasıl olur diye düşündüğümde genelde tüm hesaplamalar "Değmez" e çıkıyor. Çünkü yalnızca çalışmaya değil değecek birşeyler yapmaya gönlüm var. E hal böyle olunca ben ve benden öte rahatsız ikinci benin kavgalarıyla geçiyor günlerim.

Yeni yaşımdan beklentim odur ki üzerime yapışan bu çalışma azmi tez vakitte yakamdan düşe ve evde pijama terlik mutlu olacağım günler gele.

Ama ya o günler hiç gelmezse yada gelene kadar kendimi işsiz ve önemsiz hissetmemek için neler yapabilirim? Bunu bırakmak istediğiniz bir alışkanlığınızın yerini başka birşeyle doldurmak gibi düşünün. Sigara yerine elektronik sigara içmek gibi. Yani onun kadar zararlı olmayan başka birşey. Evet çalışmak da zararlı, bakın işte bağımlılık yapıyor.

Neyse kendimce ürettiğim çözümler şunlar,
1- Hergün yapılacak bir kişisel gelişim aktivitesi bulmak. Bu sportif yada kültürel olabilir. Pilates, yoga, yürüyüş yada kitap-gazete okumak, belli bir alanda araştırma yapmak gibi.
2- Bilgisayar başında geçirilen zamanların ikamesi olarak laptop u alıp bir cafede takılmak. Tabi ki oturup facebook bakılırsa olmaz. Yine orada da okuyacak yada yazacak birşeyler bulmalı. En kötü emailleri bir elden geçirmek ve gereken yazışmaları bu zamanda halletmek.
3- Yemek ve kahve saatlerini fikslemek. Bunun faydası günü bölmeye ve böylece kocaman ve anlamsız geçen zaman bloğundan çıkıp çalıştığım dönemlerdeki programlanmış günün bir benzerini yakalamak.
4- Çocukla geçirilen zamanı programlamak, aktiviteler yaratmak. Bunu detaylandırmak isterdim ama bu konuda yazmayı hiç canım çekmiyor. İlla birşeyler söylemem gerekirse, sulu boya-kuru boya, açık alanda aktivite, el işi faaliyetleri, öğretici aktivite kutularıyla zaman geçirmek gibi...
5- Haftayı planlamak, mutlaka aralara aktiviteli günler sıkıştırmak. (Alışveriş-yürüyüş-dolap elden geçirme günleri gibi...)