5 Kasım 2012 Pazartesi

Covent Garden ve Neil's Yard





Covent Garden, 1900'lü yıllarda sebze meyve hali formatında , bakımsız ve pis sokakları olan bir pazar yeriymiş. Ancak o zamanlarda bile muhafaza edilen mimarisi günümüzde artık son derece popüler bir turistik ve sosyal mekan haline gelmiş durumda. İçerisinde birçok lüks cafe ve restaurantla beraber onlarca mağaza ve tezgahı barındıran bu şipşirin mekan günün her saati ziyaretçilerle dolup taşmakta. Üstü kapalı olduğu için yağmurlu havalarda da gezmeye uygun bir yerdir. Özellikle haftasonları birçok sanatçı ve show ustasının gösterileriyle renklenir ve bir panayırı andırır.

Aşağıdaki iki resim Covent Garden'in geçirmiş olduğu evrimi en iyi şekilde anlatıyor...


                      
Gitmişken ne yenir derseniz marketin içinde Jamie Oliver'in Restaurantını deneyebilirsiniz. Etrafı cam olduğu için marketi de seyretme imkanınız olur. Pizzalari ve sarımsaklı mantarını öneririm. Ayrıca marketin alt katında koca tavalarda paella yapıyorlar. Ben daha deneyemedim ama talibi çok.





Londra'ya geldikten neredeyse 1 sene sonra twitterda gördüğüm 'Londra'daki bu renkli cafeyi gördünüz mü?' tweet iyle araştırmaya başladık burayı, resimdeki cafenin, bulunduğu bölgenin adının Neil's Yard olduğunun sonradan öğrendiğim küçük avluda olduğunu keşfettik. Covent Garden'ı sokak sokak bilmemize rağmen bu küçük avluyu hiç farketmemiştik. İlk fırsatta Neil's Yard' a gitme kararı aldık! İçerisindeki ufak cafeler ve ortasındaki masalarla ufak ama şirin bir avludan ibaret olan Neil's Yard son zamanlarda renkleri iyice canlanan binalarıyla daha da popüler bir mekan haline gelmiş.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Columbia Road Flower Market























Londra'da her Pazar gunu sabahtan cicek pazari kuruluyor. Sehirde bahcesi olan cok insan oldugu icin gercekten bu pazara gittiginizde inanilmaz bir kalabalikla karsilasiyorsunuz. Sadece pazarin icinde yurumek ve ciceklere bakmak bile bana cok keyifli gelir. Bahcesi olmayanlar icin de envai cesit buket bulabilirsiniz. En populeri de kocaman aycicekleri demetleri. Birdahaki gidisimizde mutlaka alacagim.







Sokagin girisinde saksi ve bahce aksesuarlari satan dukkanlar var. Birkac tane de 2.el sus esyasi satan yer ki ben simdiye kadar birsey alamadimsa da cok seviyorum ikinci el ev esyalarina bakmayi. Genelde hepsinde cok sirin porselen fincanlar, tabaklar gumus catal bicaklar oluyor. Kaziklanma ihtimalimi de goz onunde bulundurarak sadece bakmakla yetiniyorum.










Adi her ne kadar Flower market diye gecse de bol bol sebze, meyve ve otlar da var. Isterseniz fide isterseniz sogan seklinde satiyorlar. Tohum yok malesef.
Sabah saat 8 de acilan pazar saat 3 de toplanmaya basliyor.











Bu yandaki de nedir diye sorarsaniz oradaki binalardan birinin penceresinde kanavice yapan kafasina kurt maskesi takmis bir adamdi. Manasini pek cozemedim, pamuk prensesin anneannesini yiyen kurttu belkide, yani anneannenin ruhu icine girmis o yuzden kanavice yapiyordu? Bilemedim ama degisik geldi cektim fotosunu. Tam bir japon turist ruhuyla her gordugum seyin  fotografin cekiyor olusumla da ayri bir gurur duyuyorum.
Pazara cikan ara sokaklardan birinden girdiginizde ufak bir meydana cikar. Kosesinde bir kahveci vardir onunde inanilmaz bir kuyruk olur hatta bazen tam onunde sokak calgicilari birseyler calar

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Regents Park

Londra'nin en buyuk parklarindan birisi. Lokasyon olarak daha cok yerlesim bolgelerine yakin oldugu icin Hyde Park kadar turistik bir park degil. Ama Hyde Park'tan cok buyuk. Icerisinde bir acik hava tiyatrosu bile var, onunden her gectigimizde bagirarak konusan birilerini duyuyorum ama henuz ne oynandigini, biletlerin ne zamanlar satildigini anlayamadim.  Hem Regents parkta hem de hyde parkta resimdeki gibi sezlonglar var. Ucretli olan bu sezlonglara 2 pound odeyerek istediginiz kadar oturabilirsiniz. Ucreti park icinde surekli dolasan gorevliler topluyorlar. Tabi ucret vermemek icin gorevliyi gorunce kalkip giden de var. Parkta istediginizde yere bir ortu serip oturabilirsiniz. Turkiye'deki parklarin aksine burada cimenlere oturmak yada basmak serbest.  Ayrica London Zoo da Regents Park'in icerisinde.

Regents Parkin icerisinde yapay kucuk goletler ve kanallar var.
Bu kanallarda gezen boatlara rastlayabilirsiniz. Ayrica cok farkli turde agac ve cicekler ekili. Ozellikle ilkbahar ve yaz aylarinda park cok daha keyifli manzaralar yakalamak mumkun. Regents Parkin bir ucundaki Primrose Hill'den sahane bir Londra manzarasi goruluyor.
 Londra'da pek fazla tepe olmadigi icin bu etrafi kusbakisi gormek her daim mumkun degil. Eger havanin guzel oldugu bir gunse bircok kisi tepede uzanip manzaranin tadini cikartir. Easter gunu tepeye bir hac dikip altinda ilahiler soyleyen bir grup vardi.


Regents Parktaki Gul bahcelerinden...




1 Temmuz 2012 Pazar

Hampstead

Londra'da hem huzurlu hem de hareketli bir yerde zaman gecirmek isterseniz size Hampstead' i oneririm. Seneler once esimle Londra'ya gezmeye geldigimizde burayi gezmistik. Sanirim haftaici bir gundu, hava cok soguktu. Sokaklar bombostu. Londra'da nadiren gorebileceginiz yokuslu yollarinda dolasmis evlere ve parkin guzelligine daha dogrusu dogalligina hayran kalmistik. Sokaklarda yururken defalarca 'bu eve bayildim' dedigimi hatirliyorum. Belkide ilk defa Londra'da turist mekani degil bir yerlesim bolgesini gezdigim icin bu kadar begenmistim. Sonrasinda onlara cok benzeyen bir eve yerlesecegimizi soyleseler ikimiz de inanamazdik...

Simdi guzel bir cafede oturup saga sola bakmak , arada birkac magaza gezmek istedigimizde yada sadece evimize yakin bir yerde sakin bir gun gecirmek istedigimizde Hampstead'in yolunu tutuyoruz.  Haftaici yada haftasonu farketmiyor eger hava guzelse, sokaklari ve cafeleri mutlaka dolu gorursunuz.
Hampstead'deki cafelerden bahsetmek gerekirse: kahvalti yada kahve icmek isterseniz Londra'da birden fazla yerde karsiniza cikan Giraffe' i ana cadde uzerinde gorursunuz. Italyan yemekleri sevenler icin yine bircok yerde subesi olan Carluccios da var. Ayrica, bence, Londra'daki en guzel kahveyi ictigim Ginger&White da Hampstead'de. Hatta eger high streete gittiyseniz Mason Blanc da cok guzel. Onu gecince hemen soldaki  kisacik ve dar sokaga saparsaniz sagli sollu 3 restaurant var, birisi Ginger& White zaten, onun caprazindaki mekanin da yemekleri guzel gorunuyor, adini unuttum simdi. Bir de unutmadan eger oralarda yururseniz icinde antikacilarin oldugu kucuk carsiyi da gezin. Bir girisi hemen Ginger&White ' in karsi hizasinda. Diger girisi de High Street e paralel diger cadde uzerinde.





Ayrica high streetten yukari cikarken sagda Gap'in falan oldugu hizadaki dar sokaklardan biri de cok guzeldir. Icerisinde ikinci el esyacilar, dondurmaci ve cafeler var.
Asagida antikacilarda cektigim fotograflar da var. Minyatur neredeyse parmaginizin ucundan daha kucuk sekilde yapilmis eski oyuncaklar cok sekerdi. Ayrica antikacilarda gumus ev esyalarindan takiya bircok farkli tarz urun satiliyor.











28 Haziran 2012 Perşembe

Portobello Market

Nottinghill Gate station da inip karsiya gecip cadde uzerindeki Boots'un hemen sagindaki sokaktan sapip dumduz gideceksiniz. Sagli sollu dukkanlarin siralandigi sokak boyunca yurudugunuzde karsiniza iki yol cikacak, soldakinden girdiginizde pazarin basina cikarsiniz. Portobello pazari sadece cumartesi gunleri kuruluyor. Diger gunler sokak boyunca olan magazalar acik ancak tezgahlar olmuyor. Cumartesi gunleri tezgahlarda yiyecekler, ikinci el esyalardan kiyafetlere cesitli ev aksesuarlarina kadar bircok seyi bulmak mumkun. Turistik bir mekan oldugu icin oglene dogru dolmaya baslayan pazar aksama kadar tiklim tiklim oluyor. Bence Londra'ya   gelen herkesin gormesi gereken turistik bir market. Cumartesi sabahtan gidip sokagin sol tarafindaki Gail's de birseyler yiyip yarim gunu burada gecirebilirsiniz.

Gordugunuz fotograflari hafta ici bir gun cektim. Sizi yaniltmasin, cumartesi gunleri boyle tenha olmaz.





Portobello'ya son gidisimde arkadaslarim sayesinde yeni bir sokak ogrendim. Pazardan asagiya inerken bir 4 yol var, bir kosesinde All Saints var. Onun karsisindaki sokaga girdiginizde 100-150 mt ileride sol tarafinizda renkli kucuk evler goreceksiniz. O sira boyunca birkac tane guzel cafe var.
Biz Daylesford' da oturduk. Organik besinler satiyorlar ayni zamanda icerisinde cafesi var. Kahvalti ve ogle yemekleri icin tercih edebileceginiz guzel bir mekan.



Eggs Florantine

Tost ekmekleri, receller ve tereyagi








Brighton Gezisi

Aslinda Brighton' a gectigimiz Kasim ayinda gitmistim. Bu sahil sehrini rahatca gezmek istiyorsaniz kış aylari cok dogru zamanlar degil. Keza oradan dondukten sonra bir hafta hasta yatmistim evde...Benle beraber gelen arkadaslarim da ayni sekilde

.

Brighton; Londra'ya trenle 45 dakika mesafede. Geçenlerde Sherlock Holmes'un yeni bolumunde balayi icin Brighton'in adi balayi mekani olarak geciyordu. Deniz kenarinda olmasi tatil cagrisimi yapsa da   su cok soguk ve yazin bile cok az kisi girmeye cesaret ediyormus. Biz kisin gittik, ben boyle soguk gormedim desem yeridir. Trenler Victoria station'dan kalkiyor. Istasyon icerisindeki atm ye benzer makinalardan kredi karti yada nakit ile bilet alabilirsiniz. Biz gittigimizde 20 dk sonrasina bilet bulmustuk.Zaten trenler genelde cok dolu degiller.
Peki ne var Brighton'da ? Benim bu sehirden haberdar olmama sebep, dil okulu icin Turkiye'den oraya gelen iki arkadasimdi. Londra'ya yakinligi, yerlesim ve kurslarin Londra'ya kiyasla makul fiyatlarda olmasi bircok kisiyi bu sehre cekiyor. Ama tren biletleri oyle cok sik Londra'ya gelmeye musait fiyatta degil. Gidis gelis 20 pound civarinda.

Bir grup arkadas gittik ve trenden iner inmez solugu sahilde aldik. Cok genis bir sahil seridi var. Tamamen taslik. Su o gun inanilmaz dalgaliydi ama sanirim kisin genelde oyle. Ama yine de manzara guzel. Istasyondan direkt sahile indiginizde sol tarafinizda pier i goreceksiniz. Icerisinde kapali bir oyun alani var. Para atilarak oynanan onlarca makinada 2-3 pound kaybettikten sonra Fish&chips yemek uzere hemen pierin karsisindaki buyuk restauranta girdik. Bir arkadasim iyi bir Yunan restauranti da var demisti ama bizim gruptakiler fish&chips i tercih ettiler.

Yemekten sonra, soguga ragmen Royal Pavilion'un etrafinda dolastik ama birsure sonra kapali bir yerlere gitmeye karar verdik ve 6 tane kiz ne yaparsa onu yaptik: kendimizi alisverise verdik :)

Iste tam da bu nedenle bu gezimi buraya yazma konusunda kararsiz kaldim zira gezimiz hava mualefeti sebebiyle pek bir yer goremeden sona ermek zorunda kaldi. Ama bu kadar bilginin de birilerine belki bir faydasi olur diyerek yazmaya karar verdim.  Eger yazin gitme firsatim olursa hemen detaylari yazacagim :)










24 Haziran 2012 Pazar

Guildford- Godalming

Havalarin guzellesmesiyle gezilerimize hiz verdik. Londra'da Haziran ayi, sicaklik ve hava kosullari acisindan Istanbul'un Nisan'i gibi. Cok sicak olmamasi ve doganin yagislarla beraber canlanmasiyla her haftasonu kendimizi dogayla basbasa biryerlerde buluyoruz. Hic olmadi bahcede yada evin yakinindaki parklarda zaman geciriyoruz.
Iste bu haftasonu da bir arkadasimin tavsiyesi uzerine Guildford' a dogru yola koyulduk. Londra'nin guneybatisinda 1 saat uzaklikta. Eger arabayla giderseniz zaten yolda Portsmouth ve Guildford  tabelalarini takip ederek kolayca bulursunuz. Trenle gitmek isterseniz da Waterloo'dan Portsmouth Harbour treni Guildford'dan geciyor.
 Eger once bir saga sola bakmak ve heryerde tabelalarini gordugunuz castle i gormek istiyorsaniz oncelikle high street e gitmeniz gerek. Guildford Londra'nin tersine engebeli bir sehir. Girdiginiz zaman karsiniza cikan yokus yukari , sadece yayalara acik caddeyi ve yuruyen insanlari goreceksiniz. Aracinizi giristeki otoparklara birakabilirsiniz. Biz oyle yaptik ve ardindan high streetten yukari ciktik.

Haftasonu oldugundan dolayi kalabalikti. Sagda solda
sokak muzisyenleri ve showlar vardi.  Cadde boyunca yuruyup rastgele sola saptik, sokagin sonunda karsimiza castle cikti.  Resimdeki gibi dort duvar bir yapi. Merdivenlerle tepesine cikabiliyorsunuz. Tepesi ufacik ama cok hos bir manzarasi var. Zaten kaleden ziyade manzara ve bahcesi guzel. Kale'nin icinde pek birsey yok zaten ufacik.  Giris yetiskinlere 3 , cocuklara 1,5 pound. Kalenin tepesinden birkac fotograf cektikten sonra asagiya inip sokak arasinda guzel bir pubda acik havanin keyfini cikarttik. Eger yemek yemek isterseniz high streette wagamama'dan tutun da nandos a kadar akliniza gelen bircok zincir restaurant var. Oranin yerel bir restauranti olsun diye cok bakindik saga sola ama  malesef her yerde italyan restauranti cikti karsimiza. Ayrica bircok unlu markanin satildigi magazalar da sokak boyunca siralanmis vaziyette. Ben 'acaba orada bir starbucks bulur muyuz?' derken karsima havali magazalar  ve restaurantlar, cafe lerle dolu bir cadde cikti. Jamie Oliver bile Londra'dakinden buyuk bir sube Italian restauranti acmis.

Godalming
Tabi bu kadar havali bir sehir kale manzarasina ragmen benim icimdeki kir, cicek , bocek , doga açligini doyuramayinca tekrar vurduk yola ve 15 dakika mesafedeki Godalming'e dogru yola koyulduk. Sagli sollu agaclarin kapladigi, yesillikler arasindan giderek sevimli evleri ve yesillik dolu cevresiyle gozume giren Godalming'e vardik.

Orada da High streette kisa bir yuruyus yaptiktan -ve ben sakin sessiz sokaklarda mutlu mesut dolasan insanlari bir hayli kiskandiktan- sonra Philips Memorial Park a yuruduk.  Ben bu kadar sakin bu kadar huzur dolu bir park gormedim. Icerisinde ozgurce dolasan ordekler, inekler ve anlamadigimiz bir spor oynayan yaslilar vardi. Bana en garip gelen seyse spor oynayan yaslilarin hemen 50 mt. ilerisindeki mezarlik manzarasiydi. Acikcasi biraz tirstim. Mezarlik tam korku filmlerindeki gibiydi.  Insanlar alismislar herhalde mezarlik manzarsina bakarak top oynuyor, piknik yapiyorlardi 



 Parkin hemen sol tarafindaki kanal boyunca yuruduk. Kus sesleri ve ordekler bize eslik etti. Ayrica neredeyse bir koy kadar kucuk olan Godalming'deki bu park son derece bakimliydi.


Bu arada son bir bilgi; hem Guildford hem de Godalming'de emlakci vitrinlerine bir goz attik ve Londra'da bir eve haftalik odediginiz kira buralarda aylik kiraya denk geliyor!


16 Haziran 2012 Cumartesi

Brodway Market



Bazi haftasonlari 'bugun bir market gezelim' diyerek kalkiyoruz yataktan. Bu sabah da onlardan birisiydi. Market diyisim sizi yaniltmasin aslinda bahsi gecen genelde bir sokakta boylu boyunca siralanmis tezgahlar. Bizim semt pazarlari gibi degil genelde cok kucukler.

Londra'daki marketler icinde en unlusu Portobello'dur. Ama bana sorarsaniz Londra'nin en sevimli marketi Brodway markettir. Yurumeye basladiginizda sizi gulumseten cok sey goruyorsunuz en azindan 'ben' görüyorum, tabi bu benim pazarlara olan sevgimden de kaynaklanıyor olabilir. Ilk gittigimizde malesef pazarin kapanisina denk gelmistik, cok birsey anlamamistim. Bugun ogle saatlerinde gittik ve cok keyif aldik.

Aslinda benim bu markette en hosuma giden; amator havasi ve daginikligi. Portobello gibi turistik hava, birbirinin ayni seyleri hatta bazen farkli fiyatlara(!) satan dukkan ve tezgahlar yerine burada aslinda 'bunlari kim alir' dediginiz kimi zaman garip kimi zaman eski seyleri sergileyen birkac ufak tezgah ile, hal ve tavirlarindan evinin mutfaginda  hazirladigi belli yiyecekleri satan tezgahlar sagli sollu siralanmis. Tabi Portobello'dan cok kucuk. Hic durmadan yuruyerek 10 dakikada pazari gezebilirsiniz

Cumartesi gunleri kurulan pazarin disinda orada her daim açık olan restaurantlar da gayet keyifli. Birkac ufak ve sirin cafe var. Meshur bir Arjantin Steak restauranti var ismi Buen Ayre (http://www.buenayre.co.uk/). Bizim gittigimiz saatlerde malesef kapaliydi.

Bir de Bella Vita diye  bir (http://bellavitabroadway.com/)  italyan restauranti var. Pizzalarini ve cheese cake ini tavsiye ederim(bknz. yanda)

Yada tezgahlardan da birseyler alarak pazari ortadan kesen sokagin sonundaki sandalye ve masalarda da yiyebilirsiniz. (Benjamin Close)

Ayrica kahve icmek isterseniz Climpson&Sons sokaktaki cafelerden biri. Iceride oturacak pek fazla yer yok ama alip dolasabilirsiniz. Bastan uyarayim, servis suresi bir kahve icin cok uzun,  ama kahvesi cok lezzetli, beklediginize degiyor. Beklerken zaman gecirmek icin duvardaki kahve cekirdeklerini anlatan şemaya bakin!

Eger hava guzelse kucuk cafelerden birinin kapi onundeki masalarindan birine oturup butun gunu orada gecirebilirsiniz.

Cumartesi gunleri sabah 9 da acilan pazar aksam 5 de toparlanmaya basliyor. Restaurantlarsa gec saatlere kadar acik.